Sözlük

GENEL KAVRAMLAR
Allel: (İng. allelomorph) Bir genin anneden ve babadan gelen alternatif kopyalarından birisi. Bir organizmada aynı alleleden iki kopya bulunur.
Allelik heterojenite: Allelik çeşitlilik, tek bir gen lokusundaki farklı mutasyonlar sonucu, aynı fenotipik özelliğin ortaya çıkmasıdır. Örneğin talasemiye yol açan ve globin kodlayan genlerde meydana gelen 200 den fazla mutasyon tanımlanmıştır.
Antisipasyon: (Lat. anticipātiō) Bazı genetik hastalıkların yeni kuşaklarda daha erken yaşta ve/veya daha ağır klinik bulgularla ortaya çıkmasıdır. Dinamik mutasyonlar (2-3-4’lü nükleotid tekrarları) sonucunda ortaya çıkan hastalıklarda görülür (Huntington hastalığı ve miyotonik distrofi gibi).
Dominat gen: (Lat. dominans) Baskın gen, gen ve alleller arasındaki ilişki sonucunda ortaya çıkan genetik durumdur. Aynı lokusta bulunan allellerden biri diğerinin etkisini maskeleyerek fenotipte etkili olmasını engeller. Basitçe iki allelik form varsa (A ve B) bu allelik formların 3 olası yenibileşimi mevcuttur: AA, AB ve BB. AA ve BB (homozigot) farklı fenotipte farklı karakteristik özelliklerin ortaya çıkmasına neden olurken, AB (heterozigot) allelik yapı ortaya çıkarsa baskın olan allelin etkisi fenotipte görülür.
Dozaj kompansasyonu: Memelilerde X-inaktivasyonunun sonuçlarından birisidir. X-inaktivasyonu sonucu, X kromozomu üzerinde kodlanan genler dişi ve erkeklerde aynı miktarda anlatıma girer.
Fenokopi: (Lat. phainō+copia) Ortam koşulları etkisiyle, bir organizmanın değişen fenotipinin, bir gen (veya genlerin) etkisiyle ortaya çıkan fenotip ile aynı olması durumudur. Kalıtımsal kalp hastalığı olan ailedeki bir bireyin kötü beslenme sebebiyle kalp hastası olması gibi. Bu tip durumlar ailesel kalıtım modeli çıkartmada yanıltıcı olabilir.
Fenotip: (Yun. phainō +type) Bir organizmanın genetik yapısına bağlı olarak, dış etkenlerin de etkisiyle ortaya çıkan görünüşüdür. Bireyin görünüşü, gelişimi, fiziksel özellikleri ve davranışları gibi özellikleri fenotipik özellikleridir.
Genetik heterojenite: Genetik çeşitlilik, aynı veya benzer fenotiplerin ortaya çıkmasında, farklı gen ya da allellerin etkili olması durumudur. Allelik heterojenite veya lokus heterojenitesi olarak iki sınıfa ayrılır.
Genetik letal: (Lat. lētum+ālis) Etkilenen bireyin üremesini engelleyen hastalıklar. Örnek olarak Klinefelter, Duchenne kas distrofisi gibi hastalıklar verilebilir.
Genetik: (Lat. genesis) Kalıtım bilimi, genlerin yapısını, görevini ve bir dölden diğerine nasıl aktarıldığını inceleyen biyolojik bilim dalıdır.
Genokopi: Aynı fenotipik özelliği gösteren kalıtsal bir karakterin veya hastalığın oluşumuna farklı genlerin neden olması durumudur.
Germline mozaisizm: Gonadal mozaiklik, mozaik durumun sadece gonozomlarda (ovum veya spermatozoa) bulunması durumu
Gonozomal kromozom: Cinsiyet kromozomları olarak bilinmektedir. Erkeklerde XY, dişilerde XX’ tir
İnsan genom projesi: 1990-2003 yılları arasında yürütülen, insan genomunun haritasını çıkarmayı amaçlayan uluslararası bilimsel proje. Hastalıklara yol açan genlerin anlaşılması için, insan genomunun yanısıra, model organizmaların (E. Coli, meyve sineği, C. Elegans, fare vb) genomlarının haritalanması da tamamlanmıştır. Bu projesi ile insan genomunda 25.000 genin kodlandığı belirlenmiştir. İnsan Genom Projesinden elde edilen veriler DNA bilgisinin %99’undan fazlasının tüm insanlar için ortak olduğunu ortaya koymuştur.
Kimerik: (Lat. khímaira) Eski Yunanda aslan kafalı, keçi gövdeli ve serpent kuyruklu yaratık. Genetik olarak farklı zigotlardan köken almış olan hücrelerin aynı organizmada bulunması durumudur. İki fertilize yumurtanın füzyonu ile ortaya çıkabilir. İlaveten gebelikte fetal hücrelerin annenin dolaşımına karışması, kemik iliği ya da organ nakilleri sonrası ortaya çıkan tablo da kimerik olarak değerlendirilir
Klinik genetik: Kalıtsal hastalıkların tanı ve izleminin yapıldığı tıbbi uzmanlık alanıdır. Tıbbi genetik ve insan genetiği farklı kavramlardır. İnsan genetiği bilimsel araştırmaları içerirken, tıbbi genetik, tıbbi uygulamaları içermektedir. Genetik hastalıkların sebepleri ve kalıtımları hem tıbbi genetik hem de insan genetiğin konusu iken, tanı, takip ve genetik danışma tıbbi genetiğin özel konusudur.
Klinik heterojenite: Klinik çeşitlilik, bir gende meydana gelen aynı mutasyonun farklı bireylerde farklı kliniğe yol açması durumudur. Bazı lizozom depo hastalıkları ve kanserlerde görülmektedir.
Kompleks kalıtım: Multigenik kalıtım, çok faktörlü kalıtım, genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimi ile ortaya çıkan hastalıklardır. Mendelyen kalıtım esaslarına uymayan bu hastalıklarda tekrarlama riskleri tek gen hastalıklarına göre düşük olmakla birlikte değişkenlik gösterir. Kesin tekrarlama risklerini hesaplamak zordur. Bu nedenle de bu hastalıklarda ampirik riskler söz konusudur. Özellikle diyabet, hipertansiyon, Alzheimer gibi toplumda sık görülebilen hastalıklar kompleks kalıtılan hastalıklardır.
Lokus heterojenitesi: Lokus çeşitliliği, farklı kromozomların farklı lokuslarında meydana gelen mutasyonların aynı fenotipik özellik/hastalığa neden olması durumu. Örneğin retinitis pigmentoza otozomal baskın, otozomal çekinik ve X-bağlı kalıtım özellikleri göstermektedir.
Mendel tipi kalıtım: (Lat. heresitas), Mendelizm, 1865 yılında Gregor Johann Mendel tarafından ortaya atılan kalıtım hipotezi; bitki ve hayvanlarda karakterlerinin kalıtımı, allellerin ayrılmasına ve bağımsız dağılım yasasına göre açıklanabilir.
Mitokondrial kalıtım: (Yun. mitos+chondrion) Sitoplazmik kalıtım, çok hücreli organizmalarda mitokondrial DNA (mtDNA), sonraki kuşaklara sadece anneden geçer. Bir yumurta hücresi 100.000-1.000.000 mtDNA molekülü içerirken, spermde kuyruk kısmında 100-1000 mtDNA molekülü bulunur. Yumurta ile döllenen sperm hücresinin kuyruk kısmında bulunana mtDNAlar döllenme sonucu yumurta hücresinin içine geçemediği için, mtDNAda kodlanan genler ve bununla ilgili hastalıklar sadece anneden kız ve erkek çocuklarına kalıtılır. Sonraki kuşakta sadece kız çocukları o özelliği kalıtmaya devam eder.
Moleküler genetik: Moleküler seviyede (DNA ve RNA temelli) genlerin yapı ve fonksiyonlarının incelenmesine olanak sağlayan genetik ve biyoloji çalışma alanıdır.
Mozaik: (Lat. musaicum) Bir organizmada ya da dokuda, tek bir zigottan kaynaklanan farklı genetik özellikteki hücrelerin bir arada bulunma durumu. Embriyonel gelişimin herhangi aşamasında oluşan gen, genom ya da kromozom mutasyonları sonucu meydana gelir.
Mutajen: (Lat. mūtāns+genēs) Mutasyona neden olan fiziksel veya kimyasal ajanlardır. Bu ajanlar DNA üzerinde kalıcı değişiklikler oluşturur, mutasyon hızını arttırır. Birçok mutajen aynı zamanda karsinojendir. DNA üzerinde kendiliğinden oluşan mutasyonlar da vardır; DNA replikasyon hataları, onarım hataları, rekombinasyon hataları vb.
Mendel dışı kalıtım: Kalıtımları Mendel yasalarına göre değerlendirilemeyen kalıtım şekilleri; gonadal mozaizm durumu, mitokondrial kalıtım, dinamik mutasyonlar gibi.
Otozomal kromozom: Cinsiyet kromozomları haricindeki kromozomlara denir. Sağlıklı bir bireyde 22 çift otozomal kromozom (44 otozomal kromozom ) ve bir çift cinsiyet kromozomu (X ve/veya Y cinsiyet kromozomu) bulunur.
Penetrans: (Lat. penetrare) Bir genin fenotipte görülme olasılığıdır. Örneğin otozomal dominant kalıtılan bir mutasyon %95 penetransa sahip ise %95 olasılıkla mutasyon hastalığa neden olurken, %5 olasılıkla hastalığa yol açmayacaktır.
Pleiotropi: (İng. pleiotrophy) Tek bir genin birden fazla fenotipik özellikten sorumlu olmasıdır.
Poligenik: Çok genli kalıtım, allelik olmayan birden fazla genin birlikte ve birikimli etkisi ile ortaya çıkan fenotip ya da hastalık. Örneğin; Tip II diyabet, kanser, kalp hastalıkları.
Populasyon genetiği: Evrimsel süreçler boyunca Mendel kalıtımının farklı toplumlardaki etki ve değişikliklerini matematiksel olarak araştıran ve ifade eden genetik alanıdır.
Proband: (Lat. prōpositus) Genetik bir hastalığın bir ailede incelenmesine neden olan kişidir. Hastalığın teşhis edildiği ilk kişidir. Aile ağacında ok işareti ile gösterilir.
Resesif gen: (Lat. recessus) Çekinik gen, sadece homozigot halde iken (AA veya BB) etkisini gösterebilen genler. Allelin aynı lokusta bulunması (homozigot) durumda etkisini gösterebilen gendir. Baskın allelin varlığında etkisini gösteremez. Çekinik kalıtılan özellikler/ hastalıklar için, eğer her iki ebeveyn de taşıyıcı ise %25 olasılıkla çocuk kalıtılan özellik ya da hastalığı taşıyacaktır. Eğer çiftler benzer özellikteki alleleri taşıyorlarsa (akrabalık durumu) çekinik kalıtımlı özelliklerin ortaya çıkma sıklıkları artar.
Sitogenetik: Genetiğin hücresel bazda çalışmalar yapan bilim dalıdır. Kromozomların, yapısal ve sayısal değişikliklerini inceler. Kromozomal analizler, bantlama yöntemleri, FISH (floresan in situ hibridizasyon), CGH (karşılatırmalı genomik melezleme) gibi uygulamlar sitogenetiğin çalışma alanı kapsamındadır.
Teratogen: (Yun. teras+genēs) Fizyolojik gelişimin bozulması sonucu meydana gelen doğumsal anomalileri inceleyen disiplin.
X-e bağlı kalıtım: X kromozomu üzerinde taşınan baskın veya çekinik mutant bir genden oluşan kalıtımdır.
X-inaktivasyonu: Lyon Hipotezi, dişi memeli hücrelerinde bulunan iki adet X kromozomundan bir tanesi, üzerinde taşıdığı genlerin fonkiyonları bakımından inaktifdir. Böylece gen ürünü bakımından erkek (XY) ve dişi (XX) dişiler arasında kromozomal denge sağlanmış olur (dozaj kompansasyonu). İnaktive edilecek X kromozomu her hücre bölünmesi sonrasında rastlantısal olarak seçilir, seçim gerçekleştikten sonra klonal olarak çoğalır. Dişiler X kromozomu üzerindeki genlerin anlatımı açısından mozaik özellik gösterirler.
SİTOGENETİK KAVRAMLAR
Akrosentrik: Akrosentrik kromozomlar, kromozomun kısa (p) kolu çok kısa hatta yok gibi görünen kromozomlardır. İnsan genomunda 13, 14, 15, 21 ve 22. Kromozomlar akrosentriktir. Akrosentrik kromozomların p kolları tekrar bölgeleri içerir.
Anafaz lag: Anafazda geç kalma, mayoz bölünmenin anafaz evresinde birinci mitoz bölünmede homolog kromozomun ya da ikinci mitoz bölünmede bir kardeş kromatidin kutuplara çekilmesinde geç kalarak monozomi/trizomiye yol açmasıdır.
Anafaz: Mayoz veya mitoz bölünme sırasında görülen kromozomların ayrılıp zıt kutuplara göç ettiği faza verilen addır.
Anozomi: Kromozom setinde kardeş kromatidlerden ikisinin de olmadığı durumdur.
Anöploid: Diploid sayıdaki artış ya da eksilmelerdir. Hücre bölünmesi sırasında ayrılamama veya kromozom kayıpları nedeniyle ortaya çıkar. Trizomiler veya monozomiler anöploidiye yol açar. Örneğin Down Sendromu (2n=47) veya Turner Sendromu (2n=45).
Asentrik: Sentromeri olmayan kromozomlara verilen addır. Hücre bölünmesi sırasında meydana gelen ve kromozomun sentromer olmayan bir segmentidir. Mitoz bölünme sırasında asentrik parçaların sentromeri olmadığı için yavru hücrelere bölünemezler bu yüzden yavru hücrelerden biri asentrik parçaya sahip olmaz.
Barr cisimciği: Somatik dişi hücrelerindeki inaktif X kromozomuna verilen addır. Dişiler bulundurdukları X’lerden birisini her hücrede inaktif hale getirirler. Bu kromozomlar interfaz evresinde Barr cisimciği adı verilen yapılar halinde görülürler. Barr cisimciğinin koyu renkli hali, bu yapının inaktif olduğunun işaretidir. İnaktivasyon, erken embriyonik evrede gerçekleşir. Bir hücrede hangi kromozomun inaktif hale geçeceği birçok organizmada tamamen şansa bağlıdır.
C-bantlama: Sentromer bantlama, heterokromatin bölgelerin analizi için kullanılan önemli bir karyotipleme analizidir. Tüm kromozomlardaki heterokromatin bölgeleri koyu renkte boyanır, ökromatin bölgeleri açık renkli olarak kalır. Bu yöntemle heterokromatin bölgelerindeki miktar ve yer değişiklikleri belirlenmiş olur.
Delesyon: Kromozomun bir parçasının kopup kaybolmasıyla meydana gelen kromozom anomalileridir. Kopan parçadaki genler kaybolur yani eksilir ve ciddi genetik hastalıklara sebep olur.
Diploid: 2n (2 x n) sayıda kromozom içerme durumu.
Disentrik: Disentrik kromozomlar, iki sentromeri olan anormal kromozomlardır. İki farklı kromozomun iki segmentinin ya da tek kromozomunun iki kromatinden her birinin kendi sentromeri ile birlikte uç uca eklenmesi sonucu oluşur. Bu sırada asentrik parçalar kaybolur. En çok cinsiyet kromozomlarında görülür.
Endoreduplikasyon: (İng. endo+re+duplication) Çekirdekteki genomun, hücre bölünmesi olmadan kendini iki katına çıkartmasıdır. Bu durum poliploidiye yol açar.
kondanse kromozomların boyanıp görülür hale gelmesini sağlayan bir sitogenetik tekniktir. Metafaz kromozomları tripsin ile muamele edilir ve giemsa boyası ile boyanır. Bu boyama sonucu koyu boyanan kromozom bölgeleri A,T açısından zengin (yani gen yükü açısından zayıf), açık renk boyanan bölgeler ise G,C açısından zengin gen yoğunluğu olan bölgelerdir. Her kromozomun kendine özgü bir G bantlama şekli bulunmaktadır.
Gamet: (Yun. gametes) Tek bir kromozom takımı (n) içeren eşey ya da üreme hücresine verilen ad. Genetik bilginin yarısını içerir. Fertilizasyon sırasında erkek ve dişi gamet birleşir, böylece her ikisinden gelen yarım genetik bilgi, bir tam kromozom seti oluşturur ve ortaya bir zigot çıkar.
Halka kromozom: Kromozomun uçlarından bir parçasının kopup, daha sonra halka şeklinde kendiyle birleşmesiyle meydana gelen düzensizliklerdir. Halka kromozom r harfi ile sembolize edilir.
Haploid: n (23) sayıda kromozom içerme durumu.
Heterokromatin: Farklı varyasyonlar halinde olabilen, kromatinin daha sıkı katlandığı kısmıdır. Bu varyasyonlar esas ve fakültatif heterokromatinler olarak adlandırılırlar. Her iki tipi de gen anlatımında rol oynar. Esas heterokromatinler kendine yakın genleri etkilerken fakültatif heterokromatinler histon metilasyonu veya siRNA meknizmalarıyla susturulmuş genlerin sonucuyla oluşurlar.
Homolog kromozom: (Yun. homo+ logos) Biri babadan biri anneden gelen benzer şekil ve büyüklükteki kromozom çiftlerine denir. Gen dizilişleri farklı olabildiği gibi aynı da olabilir.
HRBT: Yüksek-çözünürlüklü bantlama tekniği, kromozomlar profaz ya da erken metafaz (prometafaz) aşamasında yani en kondanse hallerine ulaşmadan önce sabitlenip analiz edilirler. Bu aşamadaki kromozomlar metafaz kromozomlarından daha az kondanse haldedir bu da klasik karyotiplemede 500 olan bant boyunu 800 banta çıkarma olanağı verir.
İnsersiyon: DNA dizisine bir veya daha çok baz çiftinin eklenmesidir. DNA polimerazın kayma yapması sonucu insersiyonlar sık olarak mikrosatellit bölgelerinde olabilir. Kromozom seviyesinde insersiyon terimi, kromozomun içine uzun bir dizinin girmesi anlamında kullanılır. Mayoz bölünme sırasında dengesiz kros over olmasının bir sonucu olarak meydana gelebilir
İnversiyon: Kromozomda bir parçanın 1800 ters dönerek tekrar aynı kromozoma bağlanması şeklinde görülen kromozom anomalisidir.
İzokromozom: (Lat. isos) Herhangi bir kromozomun metafaz bölünmesi sırasındaki bir hata sonucu, sentromerinden asimetrik biçimde bölünmesiyle oluşan anomalisidir.
Karyogram: İdiogram, o türe ait kromozom haritasıdır. Karyogramda tüm kromozom seti çift halde görülür. İnsan somatik hücrelerinde kromozom sayısı 2n=46 iken, eşey hücrelerinde bu sayı n=23’tür.
Karyotip: (Lat. karyon+type) Bir hücredeki kromozomların özdeş çift kromozomlar halinde eşlendikten sonra, belli bir düzene göre sıralanmasıdır. Her bireyin kromozom sayısı, şekli ve büyüklüğü onun karyotipini ifade eder.
Kiazma: (Lat. chi) Mayozun birinci profazında, iki homolog kardeş olmayan kromatidler arasındaki parça değişimi noktasıdır. Kiazma esnasında her iki ataya ait iki kardeş kromatid yan yana gelir ve tetradlar oluşturur. Kiazma-tekil, kiazmata-çoğulKromatid: Eş kromozomlar, hücre bölünmesi esnasında sentezlenen, protein bir zarf ile paketlenerek sentromer ile birbirine tutturulmuş iki DNA kopyasından her biridir. Kromozom eşlenmesi sonucunda oluşurlar ve iki kromatit bir araya gelerek kromozomları oluşturur.
Kromatin: Hücre çekirdeğinin içeriğini oluşturan DNA ve proteinlerin kombinasyonudur. Kromatinin öncelikli fonksiyonları, DNA’yı hücre içerisine sığacak şekilde paketlemek, DNA’yı mitoz ve mayoz bölünmeler sırasında tekrar uzatmak ve olabilecek hasarlardan korumak, gen anlatımını ve DNA replikasyonunu kontrol etmektir. Kromatinin primer protein komponentleri DNA’yı kompaktlaştıran histonlardır. Kromatin sadece ökaryotik hücrelerde bulunur. Prokaryotlarda ise çok daha farklı bir organizasyon vardır.
Kromomer: İdiomer, mayoz veya mitoz hücre bölünmesinin profaz aşamasında görülen kromozom ipliği üzerinde ortaya çıkan ve irili ufaklı boncuk gibi dizili olanyoğun kromatin maddesidir.
Kromozom: (Yun. hroma+soma) Histon proteinleri etrafına sarılıp yoğunlaşarak oluşan, canlılarda kalıtımı sağlayan DNA oluşumları. Mikronla ölçülüp ancak elektron mikroskobuyla görülebilirler. Kromozomlar hücre çekirdeği içinde bulunurlar ve ipliksi yapıdadırlar. Molekül yapıları çok iyi bilinen DNA (deoksiribo nükleik asit) zinciri ile histon denilen protein zincirinden oluşur. DNA zincirleri de özgül proteinleri sentezlemekle görevli gen adı verilen birimlerden oluşur.
Marker kromozom: Şekil olarak herhangi bir segmenti tanımlanamayan anormal kromozomlardır. Bulundurduğu kromozom parçasının içeriğine göre önem kazanmaktadır.
Metasentrik: Metasentrik kromozomlar, kromozomların kısa ve uzun kolunun uzunluğunun eşit olduğu kromozomlardır. Bu kromozomlar insanda 1,3,19 ve 20. kromozomlardır. Dengeli translokasyonlar sonucu oluşabilir.
Mikrodelesyon: (Lat. mikros) Bir kromozomda belirli bir parçanın kaybolmasıyla ortaya çıkan bir mutasyon çeşididir. Δ işareti ile gösterilir. Genetik materyalin kaybına yol açtığından anomalilere yol açabilir. Tek bir nükleotidin kaybolmasından kromozomun bir parçasının kaybolmasına kadar geniş bir paterne sahiptir.
Miksoploid: Bir diploid (2n) ve bir poliploid (3n,4n..vs) hücre serisinin birlikte olma durumudur. Poliploidi tek başına yaşayan insanlarda görülmezken diploid-triploid miksoploidi ya da diploidtetraploid miksoploid kişiler görülmektedir.
Mitotik indeks: Hücre populasyonunun çoğalma durumunun ölçülmesidir. Total hücre sayısı ile mitotik aktivitedeki hücrelerin oranına bakılarak hesaplanır.
Monozomi: Monozomi, kromozom setinden sadece bir kromozomun kaybolmasıyla oluşan bir anöploidi tipidir.
Nondisjunction: (İng. non+disjoining) Ayrılmama, mayoz faz I ya da mayoz faz II safhasında, özellikle anafazda, kromozomların ayrılamaması durumudur. Mayoz I’de homolog kromozomların, mayoz II’de de kardeş kromatidlerin ayrılamamasına yol açar.
NOR: Akrosentrik kromozomların (13, 14, 15, 21, 22) kısa kolları koyu boyanmaktadır.
Nukletoid: (Lat. nucleus) Bir fosfat, beş karbonlu bir şeker (deoksiriboz) ve bir azotlu organik bazdan oluşan bir kimyasal bileşiktir. Nukleik asitlerin yapı taşlarıdır.
Ökromatin: Kromatinin gevşek katlandığı ve genellikle aktif transkripsiyon bölgesi içeren, gen bölgesinden zengin kısmıdır. Heterokromatin bölgesinin aksine hem ökaryotlarda hem de prokaryotlarda bulunur. Ökromatin hücre çekirdeği içerisindeki genomun en aktif kısmıdır.
Öploid: Temel haploid şemaya göre dengeli kromozom sayısının tam katları kadar olan artma durumuna verilen ad. Örneğin 2n=46 kromozomu olan insanda n ve 2n katları şeklinde (örneğin 3n=69) artış olması.
R-bantlama: Reverse bantlama, G bantlama tekniğinin tersidir. Bu bantlama tekniğinde G bantlamanın tam tersi olarak G,C yönünden zengin bölgeler koyu, A,T yönünden zengin bölgeler açık renkte boyanır.
Resiprokal translokasyon: Homolog olmayan kromozomlar arasında karşılıklı parça değişimleri oluyorsa “resiprokal translokasyon” adını alır. Resiprokal translokasyonlar, genellikle dengeli translokasyonlardır. Genellikle homolog olmayan kromozomlarda ve 1/600 canlı doğumda görülür. Bu tip translokasyonlar genellikle gebeliklerde yapılan amiyosentezlerde karşılaşabilinen, zararsız translokasyonlardır. Fakat dengeli translokasyon taşıyan gametler de dengesiz ürüne sebep olduğu takdirde düşüğeya da anomalili çocuk doğumuna sebep olur. Böyle translokasyon tespit edilen ailelere genetik danışma verilir ve ebeveynlere kromozom analizi yapılır.
Robertson tipi translokasyon: Eğer her iki kromozom sentromere yakın olarak kopmuşlarsa “robertsonian translokasyon” olarak tanımlanır. Sentromerden birleşme ile yeni bir kromozom meydana gelir. Robertsonyan translokasyonlar akrosentrik kromozomlar arasında görülür. Karyotipte 45 kromozom görülür, bütün akrosentik kromozomlarda, özellikle 13. ve 14. kromozomlarda görülen Robertson tipi translokasyonların sıklığı 1/1300 civarındadır.
Satellit: (Lat. satelles) Uydu, Kromozomun uç kısmındaki uydu, yuvarlak ya da uzunca bir yapıdır. Kromozoma ince bir kromatin ipliğiyle bağlıdır. Bu tip kromozomlara SAT kromozomlar denir. Satellitlerin bu yapısı ve pozisyonları kromozomda her zaman sabit olduğundan marker olarakta kullanılabilirler.
SCE: Kardeş Kromatid Değişimi, kardeş kromatidler arasındaki genetik materyal değişimidir. Kardeş Kromatid değişimi fazlalığı Bloom sendromunda ve bazı mutajenlere maruz kalmış kişilerde görülür.
Sentromer: (Lat. centrum) Kromozomların iğ ipliğine tutunduğu kısımdır. Mitoz sırasında sentriyoller sentromerlere tutunurlar. Sentromerler, mitoz bölünme sırasında kardeş kromatidleri bir arada tutan ve düzgün bir biçimde iki yavru hücreye ayıran özel kromozom bölgeleridir.
Submetasentrik: Submetasentrik kromozomlar, uzun (q) ve kısa (p) kolları eşit boyda olmayan kromozomlardır. İnsanda 4,5,6,12,16 ve 18. kromozom submetasentrik kromozomlarıdr.
Telomer: Telomerler, ökaryotik organizmalarda kromozomların uçlarında bulunan özelleşmiş DNA tekrar dizilerinden oluşan heterokromatin bölgelerdir.
Telosentrik: Telosentrik kromozomlar, sentromerleri telomer denilen kromozom uçlarında bulunurlar. Telomerler kromozomun her iki ucunda da bulunurlar.
Translokasyon: (Lat. trāns +locatio) Bir kromozomun kaybolan parçasının ya da kopan bir parçasının başka bir kromozoma yapışması şeklinde görülen kromozom anomalisidir. Translokasyonlar, her zaman homolog olmayan parça değişimleridir. Gen sayısının ve niteliğinin aynı kaldığı translokasyonlara “dengeli translokasyon”lar denir. Gen sayısının ve niteliğin değiştiği, çoğunlukla anomalilere neden olan translokasyonlara “dengesiz translokasyon”lar denir.
Bu makaleyi 17 dakikada okuyabilirsiniz.